16 Şubat 2012 Perşembe

Kadina Yönelik Şiddet Nasıl Önlenebilir?

Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel medyada eşi tarafından şiddete maruz kalan ve hatta acımasızca katledilen  kadınlarla ilgili olarak haberlere raslamayalım. Gerçekten ülkemizde kadına yönelik şiddet olaylarında çok büyük bir tırmanma yaşanıyor.
Aslında erkek egemen bir toplum olan ülkemizde her zaman kadına yönelik şiddet yoğun bir şekilde yaşanıyordu ama gerek kol kırılır yen içerde kalır anlayışı, gerekse medyanın bu kadar ülkemizde yaygın olmamsından dolayı bunlar yeterince kamuoyunun gündemine gelmiyordu.


 Ülkemizde kadınlara yönelik şiddeti önlemenin  tek yolu bayanların mutlaka eğitim görerek maddi olarak eşlerine muhtaç olmayacak derecede kendi ayakları üzerlerinde durabilmeleridir.Kocasından şiddet gören bayanlar gerekirse kapıyı çekip eşini terk edebilme lüksüne sahip olsa kocaları bu kadar aymazlaşamazlardı.Şiddet uygulayan kocalar” nasılsa benim ekmeğime muhtaç hiçbir yere gidemez “anlayışıyla yola çıkarak vicdanlarını bir kenara bırakıp sudan sebeplerle eşlerine her gün acımasızca şiddet uyguluyorlar.
Maalesef Anadolu’da özellikle küçük yerleşim birimlerinde hala daha çok yaygın olan kız çocuklarını sadece hayırlı bir kısmet bularak yuva kurması üzerine şekillenen hayat tarzı bu kız çocuklarının eşlerine her manada muhtaç bir konuma getiriyor bu durumu bazı kocalar istismar ederek kadınının zayıflığından yararlanarak ona şiddet uygulayabilmektedir.Bu anlayış mutlaka terk edilmeli. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kız çocuklarının mutlaka evlenmeden önce kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanmalıdır.Bu yönde ülkemizdeki köyden kente göç ve şehirleşmeyle birlikte bir hayli yol alınmasına rağmen gelinen son durum gelişmiş ülkelerin hala daha çok gerisindedir.
Ben kişisel olarak ailenin bu toplumu ayakta tutan en önemli kurumlardan biri olduğuna inanıyorum.Zaten batı toplumu da ailenin önemini son yıllarda kavrayarak insanların evlenmesi için çok büyük maddi destekler sağlamaktadır.Ama tüm bu gerçekler bir yana eşinden sistematik olarak devamlı şiddet gören bir kadını sırf ailenin kutsallığı anlayışından yola çıkarak ısrarla evliliğini sürdürmesini talep etmek son derece hatalıdır.Çünkü bu ısrar çevremizde, televizyon ve yazılı medyada örneklerini gördüğümüz trajedilerle sonuçlana bilmektedir.Evet aile kutsaldır ama bireyin yaşama hakkı her şeyden daha kutsaldır.
Ülkemizde aslında kadınları korumak için kanunlar son derece yeterlidir.Ama bu kanunlar bize özgü nedenlerle yeterince uygulanamamaktadır.Kocasından şiddet gören kadın şikayet için polise başvurduğunda çoğu zaman yukarıda sözünü ettiğimiz kutsal aile genimiz ortaya çıkarak “kızım yuvanı yıkma bak kocanda pişman” ifadeleriyle evlerine geri gönderilmektedir.Kendisini polise şikayet etmesini adeta erkeklik guruna bir leke olarak gören kocalar iyice eşlerine olan şiddeti  artırmaktadırlar.Yine koca dayağından baba evlerine dönen kadınlarda çoğu zaman maddi sebepler ve mahalle baskısı denen etkenlerle eşlerinin evlerine geri dönmek zorunda kalmaktadırlar.
Geçen ülkemizde kadınlar üzerinde yapılan bir kamuoyu yoklamasında , kocan üstüne kuma getirirse ne yaparsın ve şiddet uygularsa ne yaparsın gibi sorulara hatırı sayılır oranda kadınlarımız şiddete ve kumaya pirim verdikleri görülmektedir.Aslında bu bir çaresizliğin bir sonucudur.Hangi aklı başında kadın ikinci eşe ve dayağa evet diyebilir ki.Kadınlarımız maalesef içine düştükleri çaresizliği bu araştırmada olduğu gibi savunma mekanizmasıyla aşmaya çalışmaktadır.Bu durum çok acı vericidir.
Sonuç olarak ülkemizde erkek egemen bir toplum olmanın ortaya çıkardığı, kadınlarımızın hayata karşı zayıf kalmalarının bir sonucu olan kadınlarımıza şiddet her geçen gün artmaktadır.Bunu önlemenin tek yolu ise kadınlarımızın eğitim almalarını sağlayarak bir meslek sahibi olarak eşlerine muhtaç kalmadan kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamaktır.

0 yorum:

Yorum Gönder